Memlekette tam bir kaos ortamı yaşanıyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil.Her taraf allem gallem.
Başbakan çıkar bir televizyon programına ve oradan açıklama yapar. Der ki, "hükümet ortağımız olan DP'nin Meclis Başkanlığına verilmiş bir önerisi var. O öneriye göre erken seçim Nisan 2018'de olacak. Biz deUBP olarak bu öneriye sadığız ve seçimin Nisan 2018'de olmasını uygun buluyoruz."
Başbakan bu açıklamayı sabah saatlerinde yapar. Öğleni bulur bulmaz Başbakan Yardımcısı açıklama yapar ve der ki, "seçimler Nisan 2018'de olmayacak. Bizim farklı düşüncelerimiz vardır. Bunları Başbakanla görüşeceğim."
Al da bozdur!
Dün bir bilgi alıyorum, Turizm Bakanlığına 26 yeni istihdam yapılmış!
Bu konuda daha önce münhal açılmadığını biliyorum. Açılmış olsaydı mutlaka bilgimde olacaktı. Ne münhal açıldı ne de sınav yapıldı.
Bana haberi verenden doğruluğu hakkında bilgi istedim. Doğru olduğunu iddia etti.
Haberin doğruluğunu farklı kaynaklardan araştırıyorum.
Doğru değilse, peşin olarak özür diliyorum.
Ancak doğruysa bu tam bir rezilliktir. İş bulmak için çırpınan gençlere karşı ayıptır. Hatta o gençlere hakarettir.
Bu münhalsiz sınavsız, partizanca kamuya istihdam yapma işinden bıkmadılar usanmadılar gitti.
Öte yandan bir Dişişleri Bakanı var ki evlere şenlik.
Açıklama üstüne açıklama yapıyor. Dur durak bilmiyor.
Neredeyse savaş ilan edecek mübarek. Vururuz mururuz gibi keskin laflar ediyor.
Dün de kalktı, BM'nin kuzeydeki Rum ve Maronitlere yaptığı yardımların ulaştırılmasını engelledi.
BM anında açıklama yaparak nazik bir ifadeyle de olsa Kıbrıs Türk tarafını kınadı.
Dışişleri Bakanlığı bu uygulamayı yaparken Cumhurbaşkanlığını yok saydı.
Cumhurbaşkanı uygulamanın hemen arkasından açıklama yaptı ve kendi kendimizin ayağına kurşun sıkmaya benzetti bu yapılanları.
Memleketteki manza böyle.
Hükümetteki iki parti yaptırdıkları anketlerden hiç memnun değillermiş. Seçimin normal gününe sadece 8 ay kala paniklemiş duruma düştüler.
Adamlar oy artırabilmek için neredeyse savaş çıkarmayı göze almış gibi.
Çok vahim bir durum var...
Ancak kaçarı yok; eninde de sonunda da söz ve karar yetkisi halka geçecek.
Bakın o zaman kimler ağlayaıp sızlayacak.