Erdoğan'ın Türkiye'nin başına geçtiği günden beri nasılda ülkemize el attığı ve Türkiye'de ne yapıyorsa burada da yapmaya çalıştığını hep birlikte yaşıyor ve de görüyoruz.
Evet, “manevi değerleri artırma” adına burada yapılan dini yatırımları büyük.
Aslında amaç manevi değerler değildir yapmaya çalıştığı onu da belirtmiş olayım. Ülkenin her yerine yığınla camiler yaptırdı. Şehirler yetmedi köylerin içerisine kadar minareli camiler inşaa ettirdi. Camiler yetmez dedi ve Türkiye'den imamlarda buraya görevlendirdi.
Yığınla cami ve yığınla imam!
Hatta okadar da ileriye gidildi ve Din işleri başkanlığına Türkiye’den atama dahi yapıldı.
Yapılanlar bu kadar mı?
Hayır!
Arkası hızla gelmeye devam etti.
Ve, İlahiyat koleji yapıldı.
Bu koleje teşviki de sağlamak için öğrencilere burslar da verilmiş oldu.
Hedef ne?
Amaç ne?
Evet.
Hedef ve amaç.
Erdoğan ve AKP yönetiminin burada da hakimiyetini kurmak istediğidir.
Bakınız Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu karara nasılda kendi ağzıyla tepki koyuyor.
Bir ülkenin Anayasasına saldırma cüretini de göstermiş oluyor.
Ne hakla?
Burası Türkiye'nin bir ili mi?
Burası ayrı bir devlet değil mi?
Her neyse.
Erdoğan, Türkiye'de herşeyin tepesine oturan ve diktatörlük yaratan kişi olarak burada da ayni şeyleri yapmaya çalışıyor.
Nasıl ki Turkiye'de bağımsız kalması gereken mahkemeleri emrine aldı, burda da aynı şeyleri yapmak için emir veriyor. Kararın değiştirilmesi için Saner hükümetine ve Tatar Cumhurbaşkanlığına emir yağdırıyor!
Tehdit ediyor!
Kendisi üniversite diploması olmayan birisi ve Anayasa mahkemesinin yargıçlarını laikliği bilmemekle suçlayacak.
Sen kimsin be adam?
Ve, bu haline karşın da bizim yalaka ve onun emrinde olan ve olmaya devam eden Tatar ve Saner, ne yapacaklarını şaşırmış bir biçimde kıvranarak açıklama yapıyorlar.
Ne diyor bu yalaka ve emir alanlar:
“ Gereği yapılacak, Kur-an kursları aynen devam edecek”
Yani Anayasa mahkemesini tanımayacaklar.
Tüm bunlara karşın da Mecliste olan muhalefet partileri de yaptıkları açıklamalarla tepki gösteriyorlar.
Peki tepki gösterdiler de onların suçları yok muydu?
Onlarında baI gibi suçları vardı.
Hatta suça onlarda ortak oldular.
Neden yıllardır kanunsuz şekilde yürütülen kuran kurslarına karşı anayasa mahkemesine başvurmadılar.
Kuran kursları bir tenis kursu gibi miydi? Kesinlikle değildi!
Peki zamanında muhalefetteyken genel sekreteri olan Tufan Erhürman Kur-an kurslarının yasalara uygun olmadığını ve tüm kur-an kurslarının da Milli Eğitim Bakanlığının izni ve denetimi ile yapılacağını söylemişti. Ancak ne var ki aynı Tufan Erhürman başbakan olduğu zaman o şekilde davranmadı, olmadı. Yine kendisinin Başbakanlığı döneminde Milli Eğitim Bakanı olan Cemal Özyiğit bu konuda ne yaptı?
Evet, aynı şekilde o da gerekeni yapmadı ve suça ortak oldu.
Anayasanın kararına göre yapılan Kur-an kursları suç sayılmıştır.
O yüzden hükümet ettikleri ve Anayasayı uygulamadıkları nedeniyle suçlu sayılırlar.
Peki, o dönemin Dışişleri bakanı olan Kudret Özersay ne yaptı?
Evet, o da sessiz kaldı ve bu suça ortak sayılır.
Şimdi birer kahraman gibi davranmak ve ses çıkartmak doğru mu?
Hükümette Kur-an kurslarına sesiz kalmak, kurdele açılışları yapmak, ama muhalefet olunca da tepki gösterip karşı çıkmak, bu kabul edilecek bir şey mi?
Kesinlikle değildir!