Ne kaldı bize şimdi geriden?

Muhammet Gözay

Rumlar'dan bırakılan onca zenginlik yok değil mi?

Ürettiklerimiz yok.

Hep yıkıp satıldı.

Bunlar hep bilinçli yapıldı.

Sırf bu ülkede muhtaç bir toplum bırakılsın.

Sırf hep avuç açıp da para isteyelim.

Öyle olunca da her türlü elini kolunu bağlarlar işte!

Sözün sahibi sen değilsin, onlar olurlar.

Ses çıkardığın an, keserim maaşı ha! ona göre dediler.

Dinleyeceksin, uslu ve de iteaatkâr olacaksın.

Başa gelenlere hep öyle söylendi.

Dinlemeyen aforoz edildi.

Dinleyen banka hesaplarını doldurdu.

Dolan hesaplar burada değil ha! Garanti ülkenin bankalarında!

Koskoca zengin ísviçre bankalarında!

Onlar zengin, sen ise fakir.

Onların gelecekleri garanti altında, senin ise bitti.

Sen ekmek derdinde, onlar ise paralarının hesaplarının derdinde!

Oh ne ala değil mi?

Bir tarafta esaret, öte tarafta insanca yaşam ve özgürlük!

Kuzey, Türkiye'nin esareti altında, Güney ise dünyada yer alan itibarlı bir devlet!

Bağımsız ve de özgür bir ülke olmak varken, Güney gibi bugün eriyen, yok edilen bir azınlık olduk işte!

Herşey elden çıktı.

Herşey yok edildi.

Ne tarih dediler, ne de yaşam şekli.

Tarihin üzerine çarpık ve gelişi güzel binalar diktiler. Dikilen bu binalar ise bu toplumun değil, buraya 74'te barış ve huzur getirip de inşaa edecek kurtarıcının oldu.

Ne yeşil dediler, ne ada ülkesi olduğumuz düşünüldü.

Çakallar ve kurtlar gibi hep çullandılar.

Bir taraftar ada ülkesi olarak devam eden ve bozulmadan korunan Güney Kıbrıs. Öte tarafta her şeyi ile biten ve yok edilen Kuzey işgal, esaret bir yarı Kıbrıs!

Bu memlekette uşaklık edenler, hep zengin oldu.

Karşı duran ise hep ezildi, hep horlandı.

Sırf koltukta kalayım diyen o meşhur siyasetçiler ne dağ dediler, ne de deniz.

Topraklar kimin malı şimdi?

Üzerinde cirit atılıyor bakınız.

Ve bu memlekette bizim diyoruz.

Hangi memleket?

Kaldı mı memleket?

Geride ne bırakıldı.

Geride o güzelim Kıbrıs'ın kuzeyi şimdi yok.

Buralarda kumar, fuhuş ve de her türlü haltın kol gezdiği bir Türkiye var!

Benzedik, benzetildik işte!

Burası küçük Ísviçre olacaktı öyle mi?

Oldu değil mi?

Hem de çok güzel!

Bakınız yaşadığımız o güzelliğe...

Esarete...

Tutsaklığa...

Kısacası, işgal edilmiş acı gerçeğe!