Ülkede gürül gürül sular akıyordu...
Hatta ülke yeşil adaydı...
Yeşil ada boşuna dememişlerdi...
Evet...
Akıyordu pınarlar gürül gürül...
Su sorunu nedir bilmiyorduk...
Susuz mu kalacağız diye hiç düşüncemiz bile olmazdı, olmadı da...
Suluk bir yerdi burası...
Her bir yerden pınarlar akardı...
Şarıl şarıl akıp giderdi bahçelere...
Arklardan gelen o güçlü sular ile köylüler bahçelerini sulardı...
Yem yeşil mis gibi bir yerdi Kıbrısın kuzeyi de...
Limonlar, mandalinler, ne güzeldi ilk zamanlar...
Lapta da limonlar, bademler hep bahçelere giden arklar ile sulanıyordu...
Şimdi nerde tüm bunlar?
Yok!
Zırnık su akmıyor...
Kurutuldu tüm kaynaklar...
Kapatıldı tüm kuyular...
Canına okudular...
Lapta Başpınarın şelale gibi akan o suyu şimdi nerde...
Beceriksizler bitirdiler...
Kuruttular...
Ya peki karava'da akan o pınar...
O da kurutuldu...
Çeşmelerden yedi yirmi dört sular akar ve susuz günümüz yoktu...
Akan çeşmelerden kana kana su içerdik...
Buz dolabına cam şişeleri doldurur koyardık...
Yemeklerimizi aynı suda pişirir yerdik...
Şeker gibi suydu...
Yemeklerimiz erken pişer, hiç bir sorunumuz olmazdı...
Mükemmel ve de temiz suyumuz vardı...
Yıkanan çamaşırlar pırıl pırıldı...
Banyo yaptığımızda yine öyleydi...
Temiz saf arınmış bir suyumuz vardı...
Öyle tazikli su geliyordu ki depolarımız çok kolay doluyordu...
Bolluk ve bereketti suyumuz...
Ama hepsinin de canına okudu o çok bilenler...
Değirmenlik köyünde akan o suyu ve etrafında piknik yapılan o yılları hatırlarım her zaman...
Okul yıllarımızda pikniğe giderdik ve orada muazzam suyun etrafında eylenmiş olurduk...
Ama bu güzel pınarı da yok ettiler o çok bilen, o başarılı hükümet edenler...
Zamanın bakanlarından olan İrsen Küçük sayesinde bir güzel canına okunmuş oldu bu yerimizde böylelikle!
Kimse hesabını dahi sormadı bu beceriksiz idarecilere...
Daha doğrusu sürekli de bunları başa getirmesini becerdik toplum olarak ne acıdır ki!
Her bir şeyin canına okuyan bu sözde idareciler şu gibi önemli yaşam kaynağımızın da canına okudular...
Su her toplumun yaşamı için vazgeçilmez kaynağıdır ve bu kaynağı bile bile yok etmek nasıl bir anlayıştır...
Böyle bir anlayışı biz toplum olarak sürekli neden her seçimlerde seçtik?
Neden onlara oy verdik?
Onlara neden gerekli hesabı sormadık?
Devlet ne yaptı?
Hukuk ne yaptı?
Hiç bir şey!
Zaten devlet olmuş olsaydık, bunların hesabını sormuş olurduk!
Evet...
Dağların üzerindeki taş ocaklarına vermiş oldukları izinler yüzünden bütün su kaynaklarını da yok etmiş oldular...
Ve bunları yapanlara hiç bir hesap da sorulmadı...
Dedik işte, devlet olunsaydı hesap sorulurdu...
Bu yapılanlar durduruldu...
Kaynakları yok etmeye kalkan ellere dur denilseydi, şimdi su sorunu çekmiş olmayacaktık...
Ama devlet, devlet olamadığı nedeniyle bu hale gelmiş olduk!