Ölen birçok masum insanın üzerinden her yıl kutlama yapıyoruz

Muhammet Gözay

Evet 20 Temmuz.

O günleri yaşayanlar elbette unutmaz.

Aradan kocaman bir elli yıl geçti.

Ama yinede korku var.

O yaşayanlar esir düşenler hep anlatırlar o esirlik günlerini.

20 Temmuz.

Göç demek.

Esir olmak demek.

Öldürülmek demek.

Bunun yanında ganimet demek.

Temelden bir yağma yaratmak demek.

Ve onun üzerine oturmak.

Kimlere ne şekilde yaramış bu düzen.

Zenginliği eline geçirenler.

Rumun malına sahiplenenler ve bir çakıl taşı dahi vermem diyenler.

Böyle bir düzen kuruldu ardından.

O kadar çok 74 zengini yaratıldı ki.

O kadar çok haksızca mal üstünde oturan oldu ki.

Böyle bir adaletsiz durum söz konusu.

Akan göz yaşı.

Evini yurdunu unutamayan gerçek toprak sahipleri.

O esirler.

Esir olan Limasol Rumları.

Altlarında sadece kilot bırakılmıştı.

Yani bizler onları soyduk.

Oysa onlar bizleri esir alırken bu şekilde soymadılar.

Bunlar unutulmaz acı gerçeklerdir.

Kafada beyinde gitmeyen gerçeklerdir.

Evet.

Bir taraf gülerek her yıl karşılar bu törenleri.

Ama diğer taraf öyle değildir.

Tekrar bir daha yaşar o günleri.

Kan, silah ve ölüm gerçeğini.

Acıyı hatırlar.

Evinden nasıl kovulmuş olduğunu.

Rumlar kocaman anılarla dolu evlerini bırakmış olur.

Evinin içerisinde yer alan resimleri.

Evlilik resimleri.

Çocukların resimleri.

Binlerce hatıraları.

Hepsi yok şimdi.

Ne evi, ne o güzel günlerin geçtiği yılları.

Geride kalan o serveti.

Fabrikalar, dükkanlar, büyük bir zenginlik.

20 Temmuz her yıl bunları hatırlatmış ve yaşatmış olur Rum halkına.

Yollarda tanklar gider.

Askerler geçer.

Uçaklar gösteri yapar.

O gün mezarlarda Rum Türk aileler öldürülen yakınları için göz yaşı döker.

Ve özgürlüğe kavuştuk deriz o gün bir kez daha her yıl olduğu gibi.

Canımız artık emniyet altında.

Peki o gün birçok kadına nasılda tecavüz edildiği.

O barış için geldik diyenler birçok kadını o gün nasılda hamile bıraktığı.

Babasız dünyaya gelen birçok çocuk.

O kadınların ne suçu vardı?

Bunlar işte her yıl hatırlanır o tecavüze uğrayan kadınlar tarafından.

Barış derler yapılan bu savaşın adına.

Oysa insanlar öldü.

Silahlar patladı.

Savaş nasıl barış olur?

Tecavüz edilen kadınlar, hiç ama hiç anılmaz.

Ölen o kadar mahsum çocuk, genç, yaşlı için ağlayan olmaz.

O topraklarda vurulup da öldürülen insanlar adına şarkılar, türküler söylenir.

O öldürülen insanların oldukları yerlerden her 20 Temmuzda tanklar, silahlı askerler geçer.

Hep ayni şeyler.

Hiç bir şey değişmiyor.

Değiştiren olmuyor.

Kin, nefret bu şekilde devam eder.

Yine gelenler kırmızı halılar da karşılanır.

Resepsiyonlar bitmez.

Yemeler, içmeler devam eder.

Yani kısacası devam eder yapılan bu savaşın ardındaki gövde gösterileri.

Bir Allah'ın kulu'da çıkmıyor desin ki yeter artık bu gösterilere.

Ölenlerin ardından bu şenliklere son diyen çıkmıyor.

Yazık!