Sene 1995 ada tarihinin belki de en büyük yangınların biriydi.
Beşparmak dağları cayır cayır yanmıştı.
O yemyeşil dağ çorak bir hale bürünmüştü. Peki sonrasında ne oldu?
Ekilen ağaçlar eski haline getirebildi mi yeşil Beşparmakları?
Yakın zamanda da Kalkanlı bölgesinde asırlık ağaçlar kül olup gittiler.
Devlet tekrardan açmalarına izin vermeden yaşam belirtisi olan ağaçları da kestirdi. Yerine fidan dikildi mi bilemem.
Şimdi yaşadığımız pandemi sürecinin bu yangınlardan ne farkı var?
Şimdi daha da tehlikeli bir vaziyette, bulaş aldı başını gitti, kukla üretim merkezi (meclis) lakayıtlıkta sınır tanımamakta sağlık bakanı konuşurken partili partisiz herkesin gülmesi geldiğimiz noktanın en utanç verici resmi.
Ortalık yangın yerine döndü devleti yönetenler kapanma konusunda kesin bir tavır bile alamadı, çünkü korkuyorlar işsiz kalacak olan "emekçilerden".
Sağlık sistemi çöktü çökecek.
Temelsiz icraatlar neticesinde oluştu bu durum.
Gereksiz istihdamlar sebep oldu bu laçka bu vasat sisteme.
İstihdamlar yapılırken liyakata önem verilmediğinin en bariz örneğidir bu yaşadıklarımız.
Devletin içerisinde yer alan bürokratların olaylara müdahale konusunda en ufak bir icraatları yok, günü birlik politikalar günü birlik ekonomik “reformlar” sebebiyle yarına dair herhangi bir garantimiz yok.
Lafı çok uzatmadan söyleyelim bu mevcut durum tek bir şeyin resmi.
“yönetememenin”!
Evet, yarın o bir gün birileri çıkıp da siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuz en iyisi size de bir kayyum atayalım derse şaşırmayın.
Şaşırmayın çünkü rüzgar eken fırtına biçer!