Bu broşürün havadan Kıbrıs’ın özellikle Güneyine atılan bir tarihi belgedir.
Belgenin amacı 20 Temmuz 1974 çıkartmasının savaşçı değil barışçı bir ruh ile yapıldığını anlatmaktır.
Bu müdahale Anayasada belirtilen şekli ile garantörlük hakkından kaynaklanmakta ve bozulan Anayasal düzeni yeniden tesis etme adına yapıldığını da belgelemektedir.
Aradan 44 yılı aşkın bir süre geçmiştir.
Anayasal düzen yeniden tesis edilememiştir.
1977-1979 anlaşmaları ile artık Anayasanın yeniden tesis edilmesi için değil iki kesimli Federal bir Kıbrıs için görüşmeler başlamıştır.
Bu süreç içerisinde taraflar hiçbir şekilde uzlaşamamışlardır. Bu uzlaşmazlıkta hep Türk tarafı Rum tarafını uzlaşmaz olarak suçlamış. Rum tarafı da hep Türk tarafını işgalci olarak suçlamıştır.
Geldiğimiz tarihe kadar ortaya çıkan çözüm belgelerinin kronolojik sırasını yazmaya kalksam sayfam yetmez.
Bu süreçte kim ne kazandı kim ne kaybetti diye bir bakalım.
Rum tarafı adanın tek hâkimi ve temsilcisi olmayı hem BM’de hem de AB’de kazandı. Uluslararası bu tanınmışlığı nedeniyle artık Kıbrıs konusunda karar verme yetkisini Yunanistan’ın elinden aldı. Bu nedenle Türkiye’ye artık muhatabın benim diyor. Türkiye tanımıyorum dese ve de sözde bir Devlet dese de uluslararası arenada ve de sportif faaliyetlerde kesinlikle tanımaktadır. Ona bu konumu ne yazık ki hem BM’de hem de AB’de Türkiye sağlamıştır.
Türkiye ise geçen bu 44 yıllık sürede Kuzeyin nüfus yapısını, toprak yapısını, ekonomik yapısını yer altı ve yer üstü yapısını tamamıyla eline geçirmiştir. Uluslararası kararlar da KKTC’yi Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak nitelemektedir. Ne yazık ki bu güne karar iktidara gelen hiçbir hükümet biz TC’nin alt yönetimi değiliz diyememişler hep talimat alan ve ya bir başka tabirle yönetilen Hükümetler olmuşlardır.
Çözüm için ortaya konan Annan planının reddedilişinden sonra ortaya 11 Şubat belgesi çıkmış ve yeniden çözüm için bir umut ışığı doğmuştur.
Süreçte ne yazık ki ortaya çıkan tabloda Çözüm için masada olan sadece Akıncı’nın olduğudur.
Rum tarafı kendisine altın tepsi içinde sunulan BM üyesi Kıbrıs Cumhuriyetini paylaşmak istemiyor.
Türkiye ise Güneye altın tepsi içinde sunduğu Kıbrıs Cumhuriyeti karşılığında Kıbrıs’ın Kuzeyinde elde ettiği yönetimi elinden kaybetmek istememektedir.
Akıncı görüşülmekte olan 11 maddenin sonuca ulaşması için tüm tarafların görüşme masasında olması gerektiği yönünde büyük bir gayret sarf etmiş ve bunu da başarmıştır. Sonuç olarak çözümün neden olmadığı artık bilinmektedir.
Son olarak Guterres tarafından ortaya konan ister belge, ister öneri deyin görüşmelerin geleceğini belirleyici olacaktır.
Özel temsilci Lute geldi gitti, Şimdi New York’ta bir buluşma gerçekleşecek
Guterres belgesinde en önemli konu garanti ve güvenliktir. Rum tarafı garantiler kalksın ve askersizleştirilsin derken Türk tarafının görüşünü Tayyip bey açıklamıştır.
‘’ Yunanistan’ın bu bölgeye öyle bir yakınlığı yok. Bizim böyle bir sorunumuz yok. O işin sadece psikolojik boyutu var. Bu açıdan ihtiyaç duyacak olursak üs de kurabiliriz. Oradaki varlığımız önemli. Araç gereç konusunda da güçlü olmak durumundayız. Yok efendim neymiş, asker sayımızı azaltmalıymışız! Kusura bakmasınlar, biz orada asker sayımızı azaltmayacağız. Artıracağız, azaltmayacağız. Laf dinlemiyorlar; dinleselerdi, Kofi Annan’la biz bu işi çözerdik. Annan planında biz her şeyi kabul ettik, ama onlar sattı. Referandumda verdikleri söz neydi, ne yaptılar? Biz evet dedik, onlar hayır dedi. Onları tuttular AB’ye aldılar bizi dışarıda bıraktılar. Bundan sonra bizim için orada kendi ilan ettiğimiz reçete ne ise biz bu reçeteyi uygulamaya koyarız.”
New York görüşmeleri için umut besleyen kişi sadece Akıncı’dır çözüm isteyen tek bir kişi olarak masada yalnız bırakılmıştır. Bütün bunlara rağmen masada tek çözüm umudunu kaybetmeyen ve mücadelesini sürdüren Akıncı’yı kutlamak gerekir.
Bence nokta konmuştur. adanın resmen bölünmesi için şartlar oluşuncaya kadar durum değişmeyecektir. Besleme olarak kalmak isteyen adada kalacak ,kalmak istemeyen göç edecektir.