Bugün, bu köşede ele almayı düşündüğüm konu, birçok kişiye sıkıcı gelebilir, ancak ülkemizde sorunlar devam ettiği sürece o konuları konuşup gündemde tutmak ve çözüm önerilerinde bulunmak bir tercih değil zorunluluktur.
Konu, özel sektör. Bu sektörden kimin ne anladığıdır.
Ekonomisi ve demokrasisi gelişmiş ülkelerde "istihdam" sözcüğü büyük öneme haizdir. Çünkü, ülkedeki çalışabilir nüfüsün istihdam edilmesi, yani uygun bir işe yerleştirilmesi ekonomi yönetiminin en önde gelen konularından biridir.
Ülkedeki çalışabilir nüfüsün istahdam edilememiş olması o ülkede bir çok sorunu da beraberinde getirir.
Bunlar nelerdir diye kısaca bakmak gerekirse; İşsizliktir, yüksek şsiszlik ödeneği nedeniyle sosyal güvenlik fonlarının zayıflamasıdır; işsiz insanların topluma kattığı mutsuzluktur; ülke inasanının üretim dışı kalmasından kaynaklanan ekonomik zayıflık yani fakirliktir.
Kamu sektörü istihdam sağlama anlamında uygun bir sektör değildir. Bu nedenle çalışabilir nüfüsun istihdamı için özel sektörün geliştirilmesi gerekir.
Bundan hareketle hükümetler genellikle özel sektörü destekleyici politikalar geliştirirler. Bu hareket tarzı piyasa ekonomisi bağlamında genel bir doğrudur.
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ta gelmiş geçmiş tüm hükümetler döneminde "özel sektör" dendiğinde sadece işveren pozisyonundaki patronlar akla gelmiş ve devlet eliyle bu sektöre yapılan destekler sadece patronlara yapılmıştır.
Bunlar, yatırım kolaylıkları, Devlet destekli uzun vadeli yatırım kredileri, yatırım amaçlı arazi tahsisileri, hibe kredileri, vergi muafiyetleri, vergi indirimleri, stok affı, bilançoların denkleştirilmesi affı, vergi affı, toplanan KDV'nin devlete 2 ay sonra ödenmesi(bedava kredi) ve bunlar gibidir.
"Özel sektör" denince gelmiş geçmiş hiçbir hükümetin aklına çalışanlar gelmemiştir. Aslına bakarsanız özel sektörün temelini özel sektör çalışanları (işçiler) oluşturmaktadır.
Doğru özel sektör politikası, işçileri odak noktası kabul eden politikadır.
Ülkedeki işçiler istihdam edilmişlerse ekonomiye kazandırılmışlar demektir.
Ülkedeki işçilerin iş güvenliği sağlanmışsa verimlilikleri yükselmiş demektir. Bunun yanında toplumsal mutluluk oranı da yükselmiş demektir.
Ülkenin özel sektöründe istihdam edilmiş işçilerin sendikalaşıp toplu sözleşme hahkını kazanmaış olması özel sektördeki üretim ilişkilerinin sağlam esaslar üzerine oturtulduğu anlamına gelmektedir.
ve nihayetinde ülkenin işçileri sendikalı toplu sözleşmeli, diğer bir anlatımla güvenceli olarak çalışır hale geldiği zaman ekonomi yanında ülke demokrasisinde de yükselme meydana gelecektir.
İşte bu yüzden ben ve benim gibiler "özel sektör" dendiğinde sadece patronları değil işçileri de görüyor ve işçilerin de hak ve çıkarlarının korunup geliştirilmesi halinde sağlıklı ve güçlü bir özel sektör oluşabileceğini öngörüyoruz.
Biz böyle öngörüyoruz da, bizi duyan var mı orası belli değil.