Piyasa ekonomisi ve piyasa denetimi…
1974 sonrası oluşturulan Hükumetlerde o zamanın Devlet tecrübelileri Kıbrıs Cumhuriyetinden getirdikleri tecrübeleri ile Bakanlıkların alt yapısını oluşturacak yasalarda öncü olmuşlardır.
Örneğin rahmetli Ahmet Sami Topcan ve Rahmetli Cahit Tilki anımsadığım iki şahsiyet birisi İçişleri diğeri de çalışma hayatına işlerlik getirecek temel yasalarda öncülük etmişlerdir. Saygı ile anmak lazım.
Ayni şekilde piyasa ekonomisi ve denetimi ile ilgili yasa ve uygulamalar ve vergi yasaları da oluşturulmuştu.
Unutmayın Maliye Bakanı Salih Coşar ile Asil Nadir arasındaki en büyük gerginlik vergi konusunda yaşanmıştı.
İşte bu dönemde İthalatın denetimi ve fiyat kontrolü mevcuttu.
Kim ithalar yapmak isterse Ticaret dairesine kayıt yaptırıp ithalatçı belgesi, kim ihracat yapacaksa da ihracatci belgesi alacaktı ve bunlar ayni zamanda KTTO’sına da kayıt yaptırlak zorundaydılar.
Bu dönemde üçlü bir denetim mevcuttu Ticaret Bakanlığı, Maliye ve KTTO.
İthalatta kar oranı %20 parekende de ise %10 gibi bir marj belirlenmişti. Piyasa bu şekilde denetlenirdi.
İthalatçı ithal edeceği malların Proforma faturası ile Ticaret bakanlığından izin alındı. Bu belge ilgili birime giderdi. Sonra bu proformanın fatura üzerinden gümrüklenmesi yapılırdı bu evraklar da maliye bakanlığının ilgili şubesine giderdi. Bir nüshası da Ticaret dairesine dönerdi.
Ticaret Bakanlığının ilgili birimi bu fatura maliyetleri üzerinden bir maliyet hesabı yapardı ve ortalama maliyet ile parekende satış fiyatlarını çıkartırdı.
Bu birim ayni zamanda denetim görevini da yapardı muhtelif zamanlarda marketlere giderek her ithalatçının son ithal ettiği fatura üzerinden denetimini yapardı.
Örneğin X bir firmadan elindeki maliyet listesinden alınan malların alış fiyatlarını karşılaştırırdı. Eğer %20 sınırı aşılarak fatura edilmişse notunu alırdı, Parekendeci da alış fiyatı üzerinde %10’u aşar fiyatlarla satış yapıyorsa onun da notlarını alırdı.
Bu topladığı bilgileri da Maliye Bakanlığının ilgili birimi ile paylaşırdı.
O dönemlerde şimdiki gibi Şirketlerin Maliyeye verdiği bilançolar denetimsiz değildi. Denetim ve kontrol altındaydı. En önemli kanıt belgeleri ise Ticaret Bakanlığından aktarılan belgelerdi. O zaman resen vergi yine vardı ama bu uygulama Tüccarların bilançoları üzerinde belirttikleri karlarının üzerine üzerinde tahakkuk ettirilmekte idi. Şimdiki gibi küçük esnafın ensesinde Demokles’in kılıcı gibi durmazdı.
Zaman kullanılan paranın TL. olmasından dolayı ve bu para biriminin yüksek enflasyona girmesi ile sistem maalesef çöktü.
Artık adına Liberal piyasa ekonomisi denen bir düzen kuruldu. Bırakın yapsınlar bırakın geçsinler faizler serbest, Alış ve satış fiyatları serbest. Şirketlerin bilanço denetimleri sıfır. Altında kalanın boynu kopsun bir düzen.
Ne gariptir ki bu düzeni yıkacağız diye gelenler bu düzenin esiri olmakta hiç da zaman kaybetmediler.
Düzenin bu hale gelmesinin önde gelen bürokratları da şimdilerde kahraman nelerin yapılası gerektiğini anlatıyorlar.
Sendikalar zamanında hak aramak için greve gittiklerinde uzlaştıklarında grev günlükleri işverenden alınırdı. Şimdi hak arama grevi de bırakın oralara gitmeyi grev gündeliklerini sendika öder onlar da Metehan’da sıraya girer.
Sosyal medyada ortalığı yakıp yıkan kimsesini eylem yerinde göremezsiniz. Hepsinin mazereti var.
Bu film geri sarılabilir mi? ASLA
Nedeni ise artık KKTC’yi Hükumetler yönetmiyor. Bir alt yönetimiz. Yönetenlerin isteklerini yapacak Bankalara, tefecilere, sermayeye, Otellere, gazinolara, gece kulüplerine Üniversite patronlarına hizmet edecekler.
Asla bunu da unutmayın..
DEVLET GEMİYE HALK DA SUYA BENZER; GEMİYİ TAŞIYAN SUDUR; AMA GEMİYİ DEVİREN DE SUDUR. (KONFÜÇYÜS)