Siyah şeritler vardı şehrin arka yüzünde, yüzsüz sahibeler sahipti bütün uykulara, uçurumun kenarından dönüyordu ölümler, öksüz kalmışken gece, öfkenin toprağında büyüyordu karanfiller.
Karanfiller matemin en derin sessizliği, hüzün yağmurunda açan hükmün çiçeği.
Ardım sıram, adım sanım karanlıkta kalmışken bugün kırılan gururumun kayıtlarda geçen adıydın sen. Aklın yolu birdi, beyaz örtüler serilmişti masalara, maskara bir şarkı çalıyordu radyoda,öylesine geçiyordu zaman, öncesine küskün ve mağlup. Masalarda şamdanlar yanıyordu, göz alabildiğince bakıyordu yanlızlık, yarından korkuyordu hicran, en zorundan en sonuna kadar soruyordu evlat.
Evlat, soyadım kadar özeldi bana, soyağacımın gelecek varisi. Ve ben onları sevebilecek kadar vardım bu hayatta.
Darmadağın hayellerimin en başında, dağınık hallerimin ilk kurbanıydın AŞK. Nefesinden buğulanmış gözlük camlarıma damlayan senin gözyaşın, şimdi ise ağlamak ne fayda, yoksun!
Oysa sen gökyüzüne en yakın duamdın benim, durmaksızın beklediğim, ahşap merdivenlerden çıkıyordum senin katına, sende arıyordum ilk rüyamı, rüyamda kapının önünde duruyordu giderken bıraktığım kahverengi potinlerim. Oysa ben katıksız sevmek kadar açtım sana bugün, tokluğumun en tutkun yanımla. Şimdi sen mübrenim, çiğ günde koynuma girenim, mübalasız özledim seni, tanyeline karışmış rüzgar gülüm. Yurt özlemi kadar büyük sana sevgim, evlat aşkı kadar masum, saçlarından beline sarkan, belindeki büklüm, şimdi ise bende kalan benim olan tek resmin, sevabım!
Sevdandan yana degildi benim sualim, sevdanın sözü olmazdı kalbe, yazılmışken sana dair alınyazım.
Ah benim kumru bakışlım ahhhh suretine yandığım, yanlızlık bu işte. Yaralarımı sardığım SEN!,
Yalın ayak koştuğum, boşluğunda düştüğüm, üşüdüğüm titrediğim BEN!
Kendimi tanıyamadığım ben, bugün şamdanlarla uğurluyorum seni kalbimden, yenik düşerek ve hiç kalkmamak üzere düşüyorum boşluğuna, elvedanın ötesinden doğuyor çığlığım içime ve kendi sesimde boğuluyorum senin nefesinle senin ikliminde..Günah!
Girdiğim çıkmazın ahıbedeli.... Bak gidiyor işte hayatının ve hatalarının en büyük nefreti,şimdi ise mutlu olmak senin hakkın değilmi?