Ukrayna’daki hareketlilik Akdeniz’deki durgunluğu getirdi. Üstüne üstlük Eastmed projesinin Amerika ve Petrol karteli tarafından reddi kaymak oldu.
Akdeniz’de artık ciddi bir pazarlık var. Küskün dargın ülkeler artık uzlaşmak için seri görüşmeler, ziyaretler yapmaktadırlar.
Görüşmelerin ana ekseninde Akdeniz’deki gaz ve Petrolun Türkiye üzerinden Avrupa’ya gönderilecek boru hattı var.
Sorunun çözülmesinde odak nokta da Kıbrıs’ta çözümün nasıl sağlanacağı yönünde farklı görüşlerin olması.
BM ve Amerika federal bir çözüm için bastırır, AB Kıbrıs’ın AB üyesi olması nedeniyle NATO üzerinden çözüm arar.Anastasiyadis tek başına Kıbrıs’ı temsil hakkını BM’nin 186 sayılı kararı Türkiye’nin da imzaladığı tanınma kararında geri adım atmak istemez.Üstüne üstlük NATO önerisine Türkiye’nin da NATO üyesi olmasından rahatsızlık duyduğunu açıklar.Türkiye ise Kıbrıs’ın Kuzeyindeki egemenliğinden vazgeçmek niyetinde değil.
Arabulucular bütün bu fikirlerin ortak noktasını bulmanın peşinde.
Anastasiyadis Crans Montanada Çavuşoğlu’nun kulağına fısıldadığı ‘’İki devletli çözüm’’nedeniyle Türkiye’nin iki devleti çözüm önerisini gündeme getirmesinden memnun. Nedeni ise bu önerinin hiçbir ülkede karşılık bulmaması. Bu noktada güven yaratıcı önlemlere sarılmış. Enteresan olan bunu sadece sözlü olarak gündeme getirmesi ve yazılı metin haline getirmemesi. Hiç kaybeden taraf olmak istemiyor.
Biz Kıbrıslı Türkleri en çok ilgilendiren konu Adanın tamamen bölünmüş duruma gelmesine karşı göstereceğimiz tepki ve direnç.
İki devletli çözüm Kuzeyin bu günkü durumuna bakılırsa TC’nin denetiminde hiçbir vasfı olmayan otur Arap kalk Arap yönetilen, Kıbrıs Türkünün sadece varlığı nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyetinden doğan haklarından faydalanılan adeta yaşayan ve yaşatılan esirler gibi olmasını sağlayacak bir öneri.
Biz Kıbrıs Türkü artık seyirci değil bu pazarlığın içinde taraf olabilmemiz yönünde davranışlar sergilemeliyiz.
Anastasiyatis’den Kıbrıs Cumhuriyetinden doğan haklarımızı,AB’den Muktesebatın neden Kuzeyde geçerli olmadığını,BM’den neden aldığı kararların arkasında durmadığını,Guterres’de kendi sunduğu özüm belgesinin kimler tarafından sabote edildiğinin açıklanmasını talep etmeliyiz.
Talebimiz kendi kimliğimizi koruyabileceğimiz federal bir çözüm olmalıdır. Yarı açık bir cezaevinde kimliksiz yaşamaya son vermek için mücadele etmeliyiz.
Şimdi tam zamanıdır bu pazarlık masasına karşı sesimizi yükseltmenin zamanıdır. Kaderimiz kendi ellerimize gelmiştir ya var olacağız ya da eriyip yok olup gideceğiz.
Bu birlik ve mücadeleden kaçanları tarih yargılayacaktır..