Bir tarafın işgal sevdası bitmeden Kıbrıs sorunu çözülmez. Çünkü işgal sevdası olan taraf işgalin devamı için bundan önce olduğu gibi her türlü tavizi vermeye hazırdır.
Taviz vermedikleri sadece kendi ayakları üzerinde durup ülkesini yönetmek isteyenlere karşıdır.
1964’den itibaren alınan tüm BM va AB kararları altında da hep işgalcilerin imzası vardır. Hiç bir itiraz şerhleri yoktur. Her imza karşılığı işgalden fayda sağlayan taraflar karlı çıkmaktadır.
Bir taraf dünyaca tanınmış bir AB ülkesi olma kazanımını sağlamış, Diğer taraf da büyük ve stratejik bir ülke olmanın avantajını elinde bulundurarak ne savaş suçlusu sayılmış ne de Avrupa’dan dışlanmıştır. Tam aksine gümrük birliği anlaşması ve AB doğrudan görüşme süreci da başlatılarak istekleri karşılanmıştır.
Son günlerde Akdeniz’de hareketli bir pazarlık sürmektedir. Suriye’deki sessizliğin temelinde de bu yatmaktadır.
İsmet boru hattının Amerika ve petrol şirketleri tarafından reddi ile birlikte yeni bir boru hattı olmayan ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidecek boru hattı ile ilgili temaslar hızlandırılmıştır. Türkiye ile dargın olan ülkeler ile Türkiye arasında müzakereler başlatılmıştır.
Böylesi bir boru hattından ucuz enerji sağlayacak ülkeler ve petrol şirketleri bu uzlaşmayı sağlamanın peşindedir.
Bana göre en ciddi sorun Kıbrıs’ın Kuzeyidir. Türkiye Kıbrıs’ın Kuzeyinden vazgeçmemektedir. Bu nedenle yıllarca görüşülen federasyona karşı iki devletli çözüm önermektedir. Akıncı yerine Tatar’ın seçtirilmesindeki neden da budur.
Durum böyle olunca bundan önce hangi çıkarlar için Türkiye’nin taviz verdiği ve bu kez neye razı olacağını bilememekteyim.
KKTC’de yaşananların hangi ve nasıl müdahaleler ile sonuçlanacağını kestirmek çok güçtür. Bir tarafta aldığı emirleri hangi şartla olursa olsun uygulamak isteyen 27 kişilik bir Hükümet diğer tarafta da Meclis içinde ve dışında olan siyasi partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinden oluşan çok ciddi bir güç.
Bu Meclis içi ve meclis dışı mücadelenin sonucu KKTC’nin ne olacağına doğrudan etki yapacaktır.
KKTC’yi yönetilenler mi yönetecek yoksa bu memleket bizim biz yöneteceğiz diyenler mi kazanacak.
Dilerim biz yönetiriz. Geçmişte olduğu gibi ne Rum’a ne İngiliz’e ne de başkalarına yama olmadan.