1976’da Parlamenter sisteme geçerken öncelikle R.R.Denktaş kendi milliyetçi ruhu ile UBP’yi kurarak kendine göre milliyetçileri bu partide toplayarak onlara Devlet mekanizması içinde kadro görevi verdi.Görev vermediği bazılarını da diğer partiler saflarına alarak mecliste bir yelpaze oluşturdular.1976 seçimleri milliyetçilik üzerinden üretilen söylemlerle gerçekleşti ve 40 sandalyelik Meclisin 30 sandalyesini UBP kazandı.Denktaş ise Cumhurbaşkanlığı seçimini %73’e yakın bir oyla kazandı.
1976-1981 arasında UBP ülkeyi iyi yönetmediğ gibi yandaşlarına sağladığı menfaatler nedeniyle ciddi bir kan kaybına uğradı.Bu nedenle o tarihte dillere pelesenk olan bir slogan ‘’UBP TUMBA’’ile meclis yapısının değişeceği ve UBP egemenliğinin sonlanacağı bir tablo çıkan bir seçim gerçekleşti.O akşamı daha dün gibi hatırlıyorum KTÖS önünde toplanan kalabalığa balkonda toplanan TKP,CTP ve DHP Başkanları 21 sayılı bir Hükumet açıkladılar.Ancak seçim sonrası bu açıklamaya rağmen Denktaş Hükumeti kurma görevini UBP’ye verdi ve o da mecliste güven oyu alamayacağını bile bile azınlık Hükumeti kurdu.İşte oyun bundan sonra başladı.Kotak ve Konuk güvensizlik önergesine evet oyu verene kadar üçlü hükumet safında yer aldılar sonrası ikisi de ayrılarak 21’li hükumet olşumunu bozdular.TKP tabanının UBP-TKP koaliyonuna sıcak bakmadığını bilen güçler bu modeli zorlayarak TKP’yi böldüler ve ayrılanlar ile birlikte Konuk ve Kotak ile birlikte hükumet oluşturdular.TKP’nin bu şekilde parçalanması ile 1990 yılına kadar rahat bir hükümet devresi yaşadılar.
1990 öncesi vatandaş artık UBP yönetimine isyanları oynar hale geldi.Bunu gözlemleyen UBP seçim sistemini değiştirerek absürt ve gayrı demokretik bir seçim sistemi ile seçime gitmeyi denedi.Bu noktada bu tehlikeyi gören bütün muhalefet partileri bir araya gelerek DMP diye bir seçim birlikteliği sağladılar.Ancak Dentaş meydanlara çıktı.Toplumu milliyetçiler ve hainler olarak ikiye bölmek için ne gerekirse yaptı.Entersan olan bu günün YDP’si da o zaman hainler kategorisindeydi.O zamanın en güçlü sermayesi Asil Nadir işletmerinde çalışan özellikle paketleme evlerinde UBP bandajı takmayan hiçbir işçiyi işetmesine sokmadı.Sonuç çok küçük bir oy farkı ile meclisde egemen oldu.Ancak muhalefet meclise girmedi,yapılan ara seçime da katılmadı ve neredeyse meclisin tamamı UBP oldu.Ancak bu uzun sürmedi ve 9’lar hareketi ile Serdar Denktaş ayrılarak kendi partisini kurdu.
1993 seçimleri seçim yasası değiştirilerek yenilendi ve UBP ile DP hemen hemen ayni oyu alarak meclise girerken üçüncü parti olarak CTP meclise girdi ve sayıları yettiği için Cumhurbaşkanı da 1981’in tersine DP-CTP Hükumetinin kurulmasına müsaade ederek ilk kez UBP’siz bir Hükumet kurulmuş oldu.Artık DP UBP’den kaçacakların durak noktası olarak siyasette boy gösterecektir.
Artık siyasette Hükumet olmak için üç partinin önü açılmıştır.CTP TKP’nin 1985’da yaşadığı gibi minnacık ortak olarak değil ciddi ortak olarak Hükumetlerde yer alacaktır.
1998’de yapılan seçimler CTP ve DP’ye hayırlı gelmemiş UBP sandıktan güçlü çıkmış ve küçülerek tekrar büyümeye çalışan TKP ile Koalisyona girmiştir.Ülke yangın yeridir Bankalar sırayla batmakta,Kamu teşebbüsleri iflasa sürüklenmekte ,esnaf va zanaatkarlar ise çaresizlik yaşamaktadır.
Kasım 2002’de toplum gündemine gelen Annan planı bir anda Kıbrıs’da barış umutlarını yükseltmiştir.Bu kez rügar Denktaş’ın milliyetçilik felsefesinin aleyhine gelişmektedir.Çünkü Türkiye’nin işine Annan planına evet denmesini gerektirmektedir.Evet karşılığı Kıbrıs’da çözüm olmayabilir(Çünkü Rumlar hayır diyeceklerini açıklamışlardır)ancak Türkiye Avrupa birliğine giriş için görüşme tarihi alacaktır.
İşte bu koşullar altına yapılan 2003 ve 2005 seçimlerinde yapılan Milletvekilliği ve 2005’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri CTP’nin zaferi ile sonuçlanmıştır.
2009 seçimleri ise tam tersi olarak özellikle Kıbrıs sorununa çözüm gelmemesi nedeniyle UBP’nin milliyetçilik söylemleri ile UBP’ye tek başına iktidar ve 2010 seçimlerinde da Cumhurbaşkanlığı getirmiştir.
2013-2018 arası siyaset üç partinin dönüşümlü Hükümetleri ile yürütülmüştür.Değişim sadece 2015’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olmuş ve Çözüm ve Barış sloganı ile aday olan Mustafa Akıncı Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.
Maalesef Akıncının çözüm çabaları 11 Şubat belgesi üzerinden sonuçlanmamış ve Türkiye’ye bağlı olarak çözülmesi gereken güvenlik ve garantiler başta olmak üzere tıkanmıştır.
Son Crans Montana’da masa dağılmadan önce BM Genel sekreteri masaya artık kendi adıyla anılacak olan Cuterres belgesini koyarak taraflar bu belgede uzlaşırsa yeniden bu masa kurulur yoksa beni aramayın diyerek gitmiştir.
Belgenin en hassas konusu güvenlik ve garantilerdir.
İşte 2018 seçimleri böylesi bir ortamda gerçekleşmiştir.Sonuçta belge ile ilgili görüş ortaya koyamayan partileri seçmen cezalandırmıştır.
Sandıkdan çıkan bu sonuçlar hükumet yerine 1990 seçimlerinde olduğu gibi bu belge üzerinden yeniden hainler ve milliyetçiler olarak bölünme noktasına getirilme noktasına hızla gidilmektedir.
Artık bırakın belgeyi tartışmak belgenin adını anmak bile neredeyse hainlik olacaktır.
Biz niye bunları yaşıyoruz?Yek vicut olarak 1974 yılına kadar yaşamadıklarımızı neden şimdi yaşıyoruz?Neden bölündük?Niçin bölündük?
Kıbrıs Türk’ü milliyetçiliği Atatürkü sevmekle eşdeğerde tutuyor.Hiçbir Kıbrıslı Atatürk için kötü bir tek kelime bile yapmaz.Anavatan dediğimiz Türkiye’de birçok ilde bu büyük liderin heykeline saldıran ve heykeli put ilan edenler mi milliyetçi,
Bütün dinlerin bir arada yaşadığı Kıbrıs’ta inancın tanrı ile kullar arasında varlığına inanan bizler mi? Yoksa hurafelere inanlar mı müslüman?
Sonuç olarak Kıbrıs Türkü 1990’da sadece milliyetçilik üzerinden bölünürken şimdi hem milliyetçilik hemde müslümanlık üzerinden bölünmektedir.
Bu bölünmeyi önleyecek siyasetçilerimiz ve basınımız ateşe kürekle giderek bu bölünmeye katkı koymaktadırlar.
Artık mecliste olmanın veya hükumette olmanın bir anlam ifade etmediğini,yıllar boyu yapılan hataları benliğinizde hissediyorsanız bir araya gelip yeni bir mücadele başlatın.Yeniden bu halkın bölünmesi sadece egemenlerin işine yarar.Egemenlere karşı bir olalım birlik olalım.