Ersin Tatar, Cumhurbaşkanlığı makamındaki görevine halkına yaraşır biçimde değil, kendine yaraşır biçimde başlamış oldu.
Evet, ilk iş olarak makamına rahatlık ne varsa, şatafatlı bir şekilde el atmış oluyor. Tıpkı onu seçtiren Recep Tayyip Erdoğan gibi. Zaten ustan nasıl davranıyorsa, sen de o şekilde davranmış olursun. Tatar da ustası gibi ilk olarak kendi rahatlığı için gösteriş yolunu seçmiş oldu. Nasıl olmasa cepten çıkacak değil ya. O zaman rahatlığın ve zevk-i sefan için başla da kim tutar seni. Zaten kim tutar, ya da hesap sorar oldu da Tatar'a sormuş olacaktır.
Burası KKTC, kolay mı hesap sorulsun?
Yaratılan bu düzende hesap sorulamaz. Hesap ancak halka sorulur.
Sermaye tarafında yer alanlara değil, emekçi halka sorulur.
Her bir şeyin bedelini bu kesime sorarlar. Sermaye kesimde götürsün.
Düzen böyle bir düzen işte.
Hak ve hukuk yoktur.
Adalet denen, hesap soran anlayış, hiç bir zamanda olmadı.
Kurulan düzen zaten adaletsizlik için kuruldu. Kuranlara bakınız, teker teker inceleyiniz, hedefleri amaçları hep belliydi.
Her neyse, bizim seçmediğimiz ve baskı yoluyla seçilen Tatar'ın o başladığı saray görevinin şatafatlı başlangıcına bakalım.
Ustasına yaraşır bir şekilde ve onu örnek alarak ilk olarak makam aracını değiştirmek suretiyle bu şatafat işine başlamış oldu. Saray hazretleri gibi davranmak ve onu da hayata koymak tabi ki de gereklidir böyle bir zihniyete sahip olanlara. Zihniyet zaten halk değil ki. Ne zaman halk oldu da cumhurbaşkanı seçildiği zaman olacaktır. Geçmişte ne ise bir insan, bugün de yine odur. Onun değişmesini beklemek ya da istemek aptallık sayılır. İlk önce insanın içinde önce halkın olduğu gerçeği olmalıdır. Bu gerçeği görmeyenler halkına hiç bir zaman yarar sağlamış olamazlar. Bunlar her zaman zarar sağlayanlardır. Tarih bu gerçekler ile doludur.
Gelelim müdahale ile seçilen Tatar'ın şatafatlı görevine. O şatafattan dolayı gözleri hiç bir şey görmez olan ve ona göre hareket eden Tatar, istifasını Başbakan olarak zamanında bile vermeyerek, hem başbakanlığı, hem de cumhurbaşkanlığı ayni anda tutan kişi oluyor. Bu yaptığı hem anayasal suç oluyor, hem de demokrasiye karşı bir darbe sayılıyor. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey ne görüldü, ne de duyuldu, ama bizde her bir şey oluyor. Çünkü düzeni ona göre kurmuş oldular.
Hem cumhurbaşkanlığı, hem de başbakanlığı tutan Tatar, Anayasaya aykırı sayılan ve hiç bir yasaya, kurala uyması mümkün olmayan 17 UBP'li kişiyi istihdam dahi etmiş oluyor.
Evet, Tatar'ın yaptıkları devam ediyor.
Partili olmadıkları ve bu güne kadar dört değişik Cumhurbaşkanı ile çalışmış olan tecrübeli yetenekli ve başarılı 'KAYIPLAR KOMİTESİ' kurumundan iki tane başarılı kadını, görevden alarak yerlerine bir UBP’li bulup koymak için işlerine son verip görevden alıyor. Yani parti rozetini bir kez daha ortaya koymak koşuluyla bağımsız cumhurbaşkanı kalacağı yerde yine bağımlı UBP'li olduğunu göstermiş oldu.
Ersin beyin yaptıkları devam ediyor.
Bakınız böbrek nakli bekleyen bir hastayı bir Facebook paylaşımı yaptığı ve kendine ve “Devlete” küfrettiğini iddia edip, onu hapse bile atmış oluyor. Ha gelen tepkilere karşın da işin içinden sıyrılmak için de “benim haberim yok” diyor. Kimi kandırmaya çalışıyon Ersin efendi.
Ha bir de yeni saray, 5 dönümlük külliye için Erdoğan'ın istediği değil, kendisinin istediği ortaya çıkıyor.
TATAR, Cumhurbaşkanlığına iyi başladı değil mi?
Başta da yazdığım gibi ilkinde ne ise bir insan, sonunda da odur, hiç değişmez.
TATAR, başından gelsin aynı Tatar.
Bir söz vardır.
Yaptıklarım yapacaklarımın garantisidir diye.
TATAR da aynen öyledir.
Ne demişti seçim sürecindeki konuşmalarında bir hatırlatayım. “Cumhurbaşkanlığı makamı bunca zamandır sessiz sakin, çalışmayan bir makamdı, ben aktif hale getirecem” deyip çalıştıracağını söyleyen Tatar,
Cumhurbaşkanlığı makamını daha şimdiden yasa tanımaz, kural takmaz hale sokmuştur.