Dış İşleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun "KKTC'nin mevcudiyeti ve egemenliği asla taviz verebileceğimiz konular değildir" ifadesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) üzerindeki tartışmaları yeniden alevlendirmektedir.
Bu tür açıklamalar, KKTC'nin uluslararası alandaki mevcudiyeti ve yasal durumu hakkında önemli sorular ortaya çıkarmaktadır.
KKTC, 1983 yılında ilan edilmesine rağmen, Türkiye tarafından sözde tanınmaktadır.
Türkiye burayı resmen tanımıyor.
Hatta Türkiye burada üst yönetim olarak bulunmaktadır.
Her türlü kararlar TC üst yönetim tarafından alınarak alt yönetimde görevde bulunanlara (Cumhurbaşkanına, Başbakana vs.) yaptırılmış olunuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından, KKTC'nin bağımsız bir devlet olarak tanınmaması, bölgedeki siyasi dinamizmi etkilemektedir.
Bu durum, uluslararası hukuk açısından KKTC'nin varlığının tartışmalı olduğu anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla, Ertuğruloğlu'nun sözleri, konuya ilişkin uluslararası toplumun genel görüşü ile çelişmektedir.
Uluslararası düzeyde, egemenlik ve bağımsızlık konuları genellikle, uluslararası tanınma ile bağlantılıdır.
KKTC’nin yasal olmayan statüsü, uluslararası ilişkilerde çeşitli zorlukları beraberinde getirmektedir. Örneğin, KKTC'nin Avrupa Birliği ile herhangi bir resmi ilişkisi bulunmamaktadır ve bu da ekonomik ve siyasi anlamda KKTC’nin izolasyonuna neden olmaktadır.
Ertuğruloğlu’nun açıklamaları, KKTC’nin uluslararası alanda statüsünü savunma çabalarına işaret etse de, bu tür ifadeleri etkili olmayacaktır.
Birçok devlet, uluslararası hukukun ve BM kararlarının gerekliliklerine dayanarak, bu konudaki tutumunu sürdürecektir.
Sonuç olarak, KKTC'nin mevcudiyeti ve egemenliği üzerine yapılan tartışmalar, kesinlikle dünya devletlerinde bir yer etmez, kabul görmez!
BM’nin KKTC üzerinde tanınmama kararı vardır. Bu karar orada durduğu sürece ki her zamanda duracaktır, kesinlikle tanınma ya da iki ayrı devlet temelinde bir çözüm söz konusu değildir.
Tek çare Kıbrıs’ta, bağımsız bağlantısız federal bir çözümdür.