TC Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geldi ya bakınız bu gelişi ile nasılda burasının idaresi onların elinde olduğu gerçeğini yaşamış olduk... Zaten hep söyler ve de yazarız burasının idaresi onların elindedir diye... Bizimkiler sadece muhtarlık işleri ile uğraşırlar... Bu da tabi ki onlara yeter... Nasıl olmasa güzel para alırlar... Ne gaylelerinde burasını Türkiye idaresi altında tutar ve istediği şekilde de idare eder değil mi?
Gayleleri olsaydı başkaldırı yaparlardı...
Hiç gaylelerinde bile değil...
Sadece o sigara fabrikasında bir memur olarak otururlar hepsi o kadar...
Ha bir de o dolgun maaşa talim olurlar...
Her neyse...
Git gide burası onların idaresinde yol alıp gidiyor...
Bundan da rahatsız olan meclisin içerisinde bir tek vekil dahi çıkmıyor...
Yazık!
Demek ki boşuna seçmişiz biz bu insanları...
Hepside birer Ankara memuru olarak o mecliste yer aldılar...
Bakınız hiç birinin bir hükmü yoktur...
TC elçisi bu ülkenin başında bulunan birinci büyük idarecidir!
Başbakan mı var dediniz...
Geçin onu...
Onun üstü Cumhurbaşkanı mı var...
Onu da geçin...
Buranın gerçek idarecisi TC elçisidir...
Yani geçmişten devam eden şekliyle buraya atanan vali'sidir buranın...
O her işe karar verendir...
Karar vermediği bir şey yoktur burada...
Her türlü karar meclisten geçer ve onaylanır dersiniz ya işte o öyle görünür sadece...
Asıl onaylayan elçidir bunları...
Karar elçinin kararıdır, meclisteki memurlar hep göstermelik olarak vardırlar...
Meclis komitesi, bakanlar kurulu, hep hikaye...
Gerçek olan onların başına atanan vali'dir...
Dedik ya bu vali her işe karışır ve her işi de ancak o yapar, yaptırır...
Tabii ki onun idarecisi olan şuan ki Reis'in emirleri ile bu iş gider...
Reis, verir talimatı ve hop vali girer hemen devreye...
Çeker efendileri zaman zaman vali konağına ve başlar vermeye yapılacak işleri...
Geçen gün gelen Çavuşoğluna
bile kim, hangi gazeteci soru soracak vali karar verdi...
Vali Çavuşoğlu'nun karşısına iki gazeteci çıkarıyor... Biri Hasan Kahvecioğlu, diğeri Hasan Erçakıca...
Neden?
Neden gayet açık burayı biz yönetmiyoruz...
Burayı onlar yönetiyor...
Kim, hangi gazeteci çıkıp da soru soracak diye bizler değil, onlar karar veriyor...
Ve biz burada özgürüz diyeceğiz...
Bağımsız yaşıyoruz diyeceğiz...
Ve işin en acı yanı nedir biliyor musunuz... Basında bulunan bu iki arkadaş da TC valisinin yani Tayyib'in talimatını kabul ederek ekran karşısında onların hazırladıkları sorular ve düşünceler doğrultusunda yer almış olmaları...
Yazık, hem de çok yazık!