Panelde barış gazeteciliği, teorik olarak ve pratikte yaşanan örnekleriyle ele alınırken, konu Rusya – Ukrayna savaşı özelinde örneklendirildi. Moderatör Yrd. Doç. Dr. Özejder, panelin açılış konuşmasında, Rusya – Ukrayna savaşının başlamasının üzerinden üç ay geçtiğini ve savaşın halen devam ettiğini vurguladı. Herkesin savaşa karşı olduğunu söylemesine rağmen, dünyada savaşların sürdüğüne dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Özejder, bu noktada medyanın da içinde olduğu toplumsal kurumların eleştirel gözle ele alınması gerektiğini; bu nedenle gazeteciliğe eleştirel bir bakış getirme eğilimi taşıyan barış gazeteciliğini ele almak istediklerini belirtti
Prof. Dr. Sevda Alankuş: “Aslında biz bizzat medya haline gelmiş durumdayız.”
Barış gazeteciliği alanında önde gelen akademisyenlerden biri olan Prof. Dr. Sevda Alankuş, sözlerine Fransız akademisyen Mark Deuze’ün “Aslında biz medyanın içinde yaşıyoruz” metaforunu hatırlatarak başladı. Gelişen medya teknolojisiyle birlikte insanların, artık medyayı takip eden konumdan çıkarak bir başka role büründüğünü anlatan Prof. Dr. Alankuş, “Aslında biz bizzat medya haline gelmiş durumdayız” dedi. Prof. Dr. Alankuş, bu nedenle geçmişte yaşanan savaşlarda insanların olayları izleyen pozisyonunda iken mevcut metaverse teknolojisiyle, şahısların bizzat savaşı yaşayan pozisyonuna konumlanabileceğini belirtti.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nı ve medyanın rolünü değerlendiren Prof. Dr. Sevda Alankuş, savaşlarda propagandaların eskisi gibi olduğunu ancak yapılma biçimleri ve etki alanlarının genişlediğini belirtti. Gerek Ukrayna gerekse Rusya’nın propaganda yöntemlerini en iyi biçimde kullandığını söyleyen Prof. Dr. Alankuş, propagandanın aynı zamanda dezenformasyon içerdiğini vurguladı. Prof. Dr. Alankuş, böyle bir ortamda barış gazeteciliği yapmanın ağır bir bedeli olduğunu söyleyerek, zor koşullara rağmen Rusya’da alternatif gazetecilerin Youtube üzerinden barıştan yana gazetecilik yapmakta olduğunu belirtti. Barış gazeteciliğinin tanımıyla ilgili kuramsal yaklaşımlara değinen Prof. Dr. Alankuş, kendi yaklaşımının ise barış gazeteciliğini feminist bir bakış açısından ele aldığını söyledi. Prof. Dr. Sevda Alankuş, barış gazeteciliğinin toplumsal cinsiyet odaklı, kadın odaklı bir habercilik yapılarak mümkün olacağını söyledi.
Hakan Aksay: “Rusya’da birçok savaş karşıtı medya organının kapatıldı.”
Rusya’yı ve Rus medyasını iyi tanıyan gazeteci Hakan Aksay, konuşmasında Rusya-Ukrayna Savaşı ve medya bağlantısı üzerine odaklandı. Üç ayı dolmak üzere olan Rusya – Ukrayna Savaşı’nın pek çok açıdan geçmişte yaşanan savaşlardan farklılıklar içerdiğini vurguladı. Nükleer silah kullanılma olasılığından bahsedilen bir savaş olarak dünyanın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Sovyet halkları içinde birbirine en yakın halklar olan Rusya ve Ukrayna halklarının bu savaşla karşı karşıya geldiğinin altını çizen Aksay, bu yönüyle de bu savaşın farklılıklar içerdiğini belirtti.
Rusya – Ukrayna Savaşı ile ilgili haber yapmanın zorluklarından bahseden Aksay, her iki tarafın da propaganda yaptığı bu dönemde, doğru enformasyona ulaşmanın son derece zor olduğunu, gerek ölü yaralı sayısı gerekse ülkeden göç eden insan sayısı bakımından farklı rakamların verildiğini ve kaynaklar arasından doğru bilgiye ulaşmanın güç olduğunu söyledi. Aksay, Rusya’da birçok savaş karşıtı medya organının kapatıldığını belirterek, gazetecilerin içinde bulunduğu durumu anlattı. Aksay “Moskova’nın Yankısı radyosu kapatıldı. Çok önemli bir platformdu. Muhalif televizyon kanalları kapatıldı. Pek çok Rus gazeteci ülkeyi terk etti. Hapiste olanlar da var. Bunların bir kısmı Türkiye’ye geldiler. Daha sonra Gürcistan, Baltık ülkeleri ve İsrail’den yayın yapıyorlar bu Rus gazetecileri. Rusya’da gazetecilere yönelik baskılar arttı. ‘Savaş’ demek yasak. Savaş deyip onun üzerine yorum yaparsanız 15 yıla uzanan hapis cezaları sizi bekliyor olabilir” ifadelerini kullandı.
Işın Eliçin: “Barış gazetecilerinin haberleri İnfluencerlerin önüne geçemiyor.”
Gazeteci Işın Eliçin ise Rusya-Ukrayna Savaşı’nı anlayabilmek için medyanın geldiği noktaya bakmak gerektiğini vurguladı. İnsanların enformasyonu artık televizyondan değil, sosyal medya üzerinden aldığını belirten Eliçin, bu enformasyon bombardımanında, daha hızlı ve daha çok haber verme kaygılarının öne çıktığını kaydetti. Araştırmaların, enformasyon bombardımanına maruz kalmanın insanların muhakeme becerisini paralize ettiğini gösterdiğini belirten Eliçin, paralize olmuş insanların manipülasyona çok daha açık hale geldiğini ifade etti.
Eliçin, “Bu olağanüstü ortamda medyanın yapabilecekleri sınırlı. Barış gazeteciliği yapmak isteyen insanlar için böyle bir sorun da var. Onca haberin içinden benim ürettiğim haber alıcıya nasıl ulaşacak? Düşünün sosyal medya döneminde dikkati çekebilmek için algoritmalara göre başlıklar üretmeniz gerekiyor. Bir influencerin önüne haberim nasıl geçecek?” diyerek gazeteciliğin yaşadığı sıkıntılardan bahsetti. Mevcut ortamda gazetecilerin bilgiye ulaşma konusunda sıkıntılar yaşadığını anlatan Eliçin, bilgileri doğrulatma konusunda da zorluklar bulunduğunu söyledi.
Cenk Mutluyakalı: “Barış gazeteciliği, insanlığı hakikatle buluşturmak için önemli.”
“Rusya-Ukrayna Savaşı ve Barış Gazeteciliği” panelinde konuşan Cenk Mutluyakalı, genel müdür ve genel yayın yönetmenliğini sürdürdüğü Yenidüzen Gazetesi’nde barış gazeteciliği yapma iddiasıyla çalıştıklarını belirtti. Mutluyakalı, barış gazeteciliğinin sürekli kendini geliştiren ve güncelleyen bir alan olduğunun altını çizerek, “Barış gazeteciliği, insanlığı hakikatle buluşturmak için önemli” dedi. Rusya - Ukrayna arasında yaşananlar ile ilgili dünyanın hala tam bir tanım yapamadığını belirten Mutluyakalı, bunun bir işgal mi, savaş mı yoksa bir müdahale mi olduğuna ilişkin dünyanın net bir isim koyamadığını söyledi.