Soldaki güç dengeleri (Son)
2013 seçimlerine geçmişten aldığımız dersler var siz bize güvenmeye devam edin diyerek seçime giren CTP yine solun oyunu etkilemeyi başarmış ve seçimlerin galibi çıkmıştır.
Sağ her zaman olduğu gibi UBP’deki bölünmeyi DP saflarını kuvvetlendirerek 1993 misyonu gibi bir misyon sergilemiştir.
2013 seçimlerinin galibi CTP yine kadim ortağı DP ile hükümet kurmuş fakat yürütememiş. Sonra Talat’ın özlem duyduğu ve topluma reform hükumeti olarak tanıtılan CTP-UBP Hükümeti kurmuş fakat hüsran yaşamıştır.
Düşünün yıllarca birbirlerinin alternatifi olarak topluma sunulan iki parti birlikte reform Hükumeti kurdu. Hani bunlar birbirinden hesap soracaktı? Birlikte Hükumet kurarak sadece birbirlerini aklamış oldular. Reformlar mı? Bir başka bahara kaldı.
Sonuçta toplum yine UBP-DP dıştan destekli azınlık Hükumetine kaldı, bal gibi da yürüyor.
Bu süreç içinde CTP yine kendi içinde hesaplaşma adına çalışmalara başlamış ve son seçimlerde herkesin kabullendiği Tufan Erhürman’ı Başkan yaparak yeni bir imaj ile halkın karşısına bilmem kaçıncı kez iç hesaplaşmayı tamamlamış ve kol kırılıp yen içinde kalmış bir görüntü ile çıkmaya hazırlanmaktadır.
Burada dikkat edilecek bir husus bu iç hesaplaşmada sadece CTP’nin Sonay Âdem ve Ali Gulle’den başka fire vermemesidir. Bunun en büyük nedeni CTP dışındaki solun bana göre ihtiraslarıdır. Yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası güç kazandığını varsayan iki parti da çatır çatır ortadan bölünmüşlerdir.
Önce TDP çatır çatır bölünmüş sonra da BKP çatır çatır bölünmüştür. Sadece YKP bölünmemiş buna da bölünmeyi önleyen Partide herkesin saygı duyduğu Durduran olmuştur. Kendisini geriye çekerek yetiştirdiği Murat Kanatlı’nın öne çıkmasına destek vermiştir.
Bu yaşananlar CTP’nin en büyük şansıdır. Bir taraftan Devlette örgütlü Müsteşar, müdür ve müşavirleri ile ortada bir CTP diğer tarafta parçalanmış BKP, Parçalanmış TDP ve bu parçalanmadan doğan ve bu parçalar ile birlikte CTP’den ayrılanlar ile SDP’nin katılımı ile büyümek isteyen TKP-YG
Görüldüğü gibi solda sürekli bir bölünme, göstermelik bir iç hesaplaşma ile her geçen gün sol seçmeni üzen gelişmeler.
Bir kez olsun azınlık veya sınırda bir sol/sol Hükumeti kurulabilse ve kendi aralarında uyum yakalayıp halk adına işler yapabilseler eminim bu gün seçim kaygısı olmayan en az veya üç sol parti olacaktı.
Bunu kesin olarak ortaya koyarken sağ partilere iyi bakmak gerekir.
1993’de Dokuzlar hareketi ile bölünen DP ayrılan UBP’lilere durak olmuş ve hiçbir dönemde gidenlere ve gelenlere problem çıkarmamıştır. Şimdiki UBP-DP Hükumetini da yine DP’den ayrılan Milletvekilleri ayakta tutmaktadır. Serdar hiç dert etmeden hatta koltukta tuttuğu Bakan’ın seçimlerde partisinden aday olmama olasılığının yüksek olmamasına bile sessiz kalmaktadır.
Bütün bunlara rağmen 2013 genel seçimleri sonrası yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini da dikkate alan sağ Serdar’ın güç kaybettiği varsayımından yola çıkarak ‘’Tek başına İktidar’ ’sloganı ile yeni bir parti ortaya çıkartmıştır.
Hiçbir icraatı olmayan ve söylemler üzerine kurulu bir partinin yoklamalarda hep baraj üstünden tutun da birinci parti çıktığı anketleri kimlerin finanse ettiğini açıkça merak ediyorum. Fakat kesin olan bir şey var ki DP’nin baraj altında kalması olası bir UBP-HP Hükumetini çıkaracaktır. DP’nin da barajı geçmesi halinde üçlü bir Hükumet bizi beklemektedir.
Görülen o ki yine diğer partilerin amip gibi bölünmesi ile ve de arkasına alacağı sendika ve sivil toplum örgütleri ile Devletteki kadrolaması ile yine solun birinci partisi olmaya adaydır. Burada en ciddi soru CTP dışındaki sol partilerden bir veya ikisi barajı geçip toplamda 26 sayısını bulursa sol/sol Hükumeti kuracak mı? Yoksa kendisine UBP dışında HP veya DP gibi sağ bir ortak mı arayacak?
Sol bu bölünme ve birbirini çekememe hastalığına artık bir son vermelidir. En doğru olanı Çözüme kadar birlikte hareket etmek için imzalanan manifestoydu. Tekrar o noktaya gelinirse bu ülkede çok şey değişecektir..
Bırakın artık birbirinizle cebelleşmeyi…
YAZIYA YORUM KAT