Tavukçuoğlu; “1992 yılından itibaren “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” Birleşmiş Milletler
tarafından uluslararası bir gün olarak kabul edilmiştir. Bu kararın ardından BM İnsan Hakları
Komisyonu’nun 5 Mart 1993 tarihli ve 1993/29 sayılı bildirisi ile üye ülkelerce 3 Aralık
gününün “engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde
sağlanması” amacıyla tanınmasını istediğini ve o günden beri, 3 Aralık tarihinin “engelliler
günü” olarak kabul ettiği bilinmektedir” ifadelerini kullandı.

Tavukçuoğlu, engelli tanımının, yaralanma ya da doğuştan fiziksel veya zihinsel bir hastalık
nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan kişi olarak yapılmaktadır.
Engelliğin öncelikle önlenebilmesi için koruyucu yaklaşımların vurgulanması, engelli bireyin
fiziksel, ruhsal, zihinsel sağlık durumunun geliştirebilmesi için imkânların sağlanması,
engellilerin eğitim alma, iş sahibi olma, sosyal katılım haklarının arttırılması ve yasal
haklarının geliştirilebilmesi gibi önemli konular için 3 Aralık bir farkındalık günüdür,
şeklinde vurguladı.

“Dünya Nüfusunun Yaklaşık % 15’i Engelli Durumundadır”
Tavukçuoğlu; “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; Engel, insanların karakteristik özellikleri ile
toplumun bunları kavraması arasındaki sosyal ilişkidir. Engel, Dünya Sağlık Örgütü ve
Uluslararası İşlevsellik Sınıflandırmasının belirttiği üzere insanlara özgü bir durum olmayıp,
çevresel, toplumsal ve bireysel faktörlere bağlıdır. Engellilik her bireyin hayatının seyrinde
(çocuk olarak, yaşlanınca ve çeşitli başka durumlarda) karşılaşabileceği bir durumdur.
Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık % 15’i -bir milyardan fazla kişi- çeşitli yeti yitimi
(özürlülük) durumuna sahiptir. 110 -190 milyon insan fonksiyonlarda ciddi sıkıntılar
yaşamaktadır. Özürlülük oldukça çeşitlilik göstermekte, nüfusun yaşlanması ve kronik
hastalıklardaki artış nedeni ile bu sayı da giderek artmaktadır” ifadelerini kullandı.
Engelli bireylerin sosyal yaşamları hakkında açıklamalarda bulunan Tavukçuoğlu; “Engelli
bireyler ile fonksiyonlarda meydan gelen azalma ile birlikte sosyal ortam karılım problemleri
yaşamaktadır. Bu bağlamda engellerin aşılarak topluma kazandırılması onların birer bağımsız
birey olmaları birincil amaç olmalıdır. Bu nedenle devlet politikalarının geliştirilmesi, alınan
önlemlerin arttırılması, sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve toplumsal eğitime önem
verilmesi gibi konular gündeme taşınmalıdır. Toplumun bakış açısını değiştirmek ve engelli
bireyin sosyal katılımını sağlamak ayrıca ulaşım ve erişim problemlerini azaltmak için gerekli
mimari düzenlemelerin yapılması bağımsızlık yönünden engellenen bireylerin üretkenliğini
arttıracaktır.
Engelli bireylerin rehabilitasyonunda fizyoterapi ve rehabilitasyonun rolünün çok önemli
olduğundan bahseden Tavukçuoğlu, açıklamalarının devamında; “Girne Amerikan

Üniversitesi Smarth Health bünyesinde bulunan Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Merkezi
dünyadaki yeni gelişmeleri referans alarak engellilerin rehabilitasyonunda da faaliyet
göstermektedir. Doğumsal veya edinsel kaynaklı fonksiyonel yetersizliği olan özel
gereksinimli çocuklara, fonksiyonel seviyelerini geliştirmek amacıyla fizyoterapi ve
rehabilitasyon yöntemleri uygulanmaktadır. Uygulanan tedavi yaklaşımları ile mevcut
yetersizlikleri azaltmak, fiziksel beceriyi arttırmak, psikososyal yönden desteklemek ve
günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlıklarını maksimum düzeye çıkarmak
hedeflenmektedir. Fizyoterapi programı kapsamında engelli bireylerin problemleri
belirlenerek güncel tedavi yaklaşımları, bu alanda uzmanlaşmış fizyoterapistler tarafından
uygulanmaktadır. Engelli bireylerin rehabilitasyonunda gerek birey gerekse aile merkezli
yaklaşım ile multi disipliner çalışma anlayışı benimsenmektedir” dedi.