Rousseau’ya göre, toplum içinde yaşamaya başlaması ile insanoğlu doğa halinin hür ve eşit var oluşunu kaybetmiştir. Rousseau, toplumsal sözleşme ve bunun ana aracı olan genel iradeyi, bu temel özgürlük meselesini halletmek üzere kurgulamıştır. Ancak, Rousseau’nun genel irade kavramı, liberal eleştirmenler tarafından özgürlük değil, bir baskı aracı olarak yorumlanmıştır.

İşte KKTC’nin sorunu tam da budur. Bizde toplumsal irade liberallerin arzu ettikleri gibi bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır.

Bunu yaratmanın başında toplumsal iradeyi baskı altında yönetmek için adanın nüfus yapısı şüratle değiştirerek sonuca gidilmiştir.1974’de adaya iş gücü olarak gelen vatandaşların dışında amaca ulaşmak için ortalama her yıl 2500 yeni vatandaş yapılmaktadır.

Bu acı gerçeğin ulaştığı noktayı daha da net anlamak için resmi rakamlara bir bakalım.

2020 yılında KKTC’fe yapılan seçimlerde oy kullanan seçmen sayısı 133931 kişi

2023 Türkiye seçimlerinde KKTC’de oy kullanacak seçmen sayısı 140111 kişi.

Bu rakamın içinde Üniversite öğrencilerinin olması mümkün bu sayı 50000 olsa bile geriye 90 111 kişi kalaktadır. Bu da KKTC seçmeninin ortalama %62’sinin taşıma nüfus olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak Kıbrıs Türkünün iradesi bizi yönetenlerin iradesizliği tarafından elinden alınmıştır.

Bu sonuç biz açıkça artık KKTC’de ne seçim yaparsanız yapın irade sizin değildir demektedir.

Siz hala daha sandığa gidip bilerek ve ya emirle Kıbrıs Türkünün iradesini yok edenlere oy vermeye devam edin.

Bu garabet yönetilenlere bir soru sorun.’Hangi ülke kendi vatandaşını iradesini yok etmek için vatandaşlık yasası çıkartır’Böyle bir ülke yok.

Bu sonuç Kıbrıs’ta çözüm konusunda en büyük engeldir. Çünkü alınacak her türlü kararda Kıbrıs Türkünün iradesi olmayacaktır.

İşte bu nedenle irademiz dışında seçtirile Cumhurbaşkanı gerçek yönetenleri talimatı ile çözümsüzlük adına görüşmeleri açıkça sabote edebilmektedir.