Yine yanımıza kalacak.
Son günlerde kullandığımız para bakımından yaşanan enflasyonist gelişmeler ülkemiz ekonomisi yanında ücretliler üzerinde olumsuzlukların yaşanmasına neden olmaktadır.
Bu yıl için düzenlenen bütçe rakamları şimdiden aşılma noktasındadır.
Uygulanan hayat pahalılığı artışı çoktan ücretlinin cebinden fazlası ile uçmuştur.
Bu dönemde alınacak tedbirlerin başında bütçe kalemlerinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Örneğin maliye bakanının açıkladığı gibi iki ayda bir HP artışı uygulaması yapılacak mı? Bütçe bu artışları vermeye uygun mu?
Bunlar gibi birçok madde revize edilmesi gereken kalemler olarak karşımda durmaktadır.
Açıklanan 23 maddelik ekonomik önlemler paketi içerisinde birçok kalem devletin gelirlerinden feragat etmeyi getirmektedir. Azalan gelirler karşısında cari giderlerin nasıl karşılanacağı ile ilgili tedbirler yoktur. Alınan tedbirlerin hemen akabinde gelen başta ekmek olmak üzere gelen zamların çalışanlar üzerindeki etkisinin nasıl karşılanacağı yoktur. Üstelik bu kararların uygulanabilmesi için yasal değişiklikler gerekmektedir. Bu değişiklikler için gerekli hazırlık yapıldı mı? Biz böyle bir karar aldık uygulansın demekle uygulama olmaz.
Bankalar ile ilgili bu 23 madde içinde herhangi bir madde yoktur. Borçluların vadelerinin uzatılması yönünde alınmış bir karar olduğu nedeniyle bankalar ve hükümetten uzatılan bu vadeler karşısında faizlerin durumu ne olacaktır. Faizlerin dondurulmaması karşısında vade uzasa bile borçlunun lehine bir uygulama olmaktan uzaktır.
Şubat ayı itibarı ile banka faizleri %30-50 arasında artırılmış ve geriye dönük borçlara da uygulanmıştır.
Bankalarla ilgili özellikle faiz uygulamalarında yıllardan beri süregelen faiz yasası eksikliği tamamlanıp mecliste yasallaşması gerçekleşmemektedir. hiçbir hükumet bu konuyu ileriye taşıyacak iradeye sahip olmamıştır.
Bütün bu alınan ve alınacak olduğu ilan edilen ekonomik tedbirler çalışanı rahatlatıcı tedbirler olmaktan uzaktır.
Ekmeğin bile bu kadar büyük zamma uğradığı bir ortamda çalışanın perişan olacağı aşikardır.
Çalışanın bu perişanlığı piyasaya da yansıyacak ve seri iflaslar gerçekleşecektir.
Gelişen bu olaylarda korunan tarafın çalışanlar değil başta Bankalar ve büyük sermayenin korunduğunu görmektedir.
Üstelik bu iki sektörün korunabilmesi için devlet kendi gelirlerinden feragat etmektedir. Bu feragat çalışanın cebine ileriki dönemde ekonomik değeri daha az bir ücretin gireceğini da müjdelemektedir.
Ekonomistler kullandığımız para ile ilgili şu tespiti yapmaktadır.’’ sürekli cari açık veren bir ülkenin parası sıcak döviz girişi ile gereksiz ‘’değerlenirse’’ sırf bu sebeple eninde sonunda mutlaka ‘’değersizleşir.
Önümüzdeki dönemde enflasyon artacak, yatırımlar aksayacak gelirler düşecek ve iflaslar artacaktır.’’
Bu da ülkemizde Türkiye hapşırırsa biz nezle oluruz deyimiyle ayni durumu fazlası ile yaşayacağız demektir.
Çalışanların haklarının nasıl korunacağına dair Hükumetten doyurucu açıklamalar beklenmektedir. Hep TL’nin değer kaybı üzerinden yürütülen senaryo ile birlikte tüketici fiyatlarının fahiş yükselmesi yaşanmaktadır. TL’nin değer kazanması durumunda piyasanın nasıl kontrol edileceği yönünde tedbir yoktur
Yoksa geçmişte olduğu gibi yine bu kazıklar vatandaşa mı kalacaktır. Tabi ki fırsatçılar yeni bir köşe hem de büyük bir viraj dönmüş olacaklardır.
YAZIYA YORUM KAT